Tıkırtılar ve bir umut azıcık Mavilik

Radyo günlükleri ve erken coşan sabahları; ''kalkın'' diyor, kalkın!
Kalbi mırıldanıyordu; huzur apartmanının içinde huzursuz düşünceleri soğuk mavi akıyordu. Bir resmi var mıydı ki fotoğrafı olsun demişti. Aradığı deliği bulmuştu da, aradığı kişiyi bir türlü bulamamıştı. Yoktu çünkü. Bakkala kadar gitmişti belki. Bir koşu bakkala indi coşkun adam.
   Bakkal kurbağa bey adama en sevdiği kurabiyesini verdi, hem de bedava.
Bunu hak edecek ne yaptım ben?
   Adam bakkaldan çıkıp kurabiyelerini yerken, kalbi kan akıtmaya başlamıştı. Beyaz tişörtü kırmızı içinde! Vayy şuna bakın! Şimdi onu kim yıkayacaktı? Evinden akan yeşil balçıklar, gömleğindeki kurumuş kan lekelerini çoktan benimsemişti bile, ve akşama bardağa girecek ucuz bir şarap tam hizasında. Tv karşısında çokça uyuyup uyandı ama dişlerini fırçalamadı. Radyoda Deep Purple çalarken, yıllar önce dans ettiği gibi dans etmedi. Çizgileri düzdü, ucuz şarabı ekşi. Dikizlediği delikten baktı bir kez daha. Ayıptı, sevdi. Sonra yatağa, kocaman fokurdayan balçıkların döküldüğü kısma uzandı. Sağ, sol kan içindeydi. Aydınlanmamıştı gökyüzü. Arabesk müzik, karşı ki apartmanda yaşıyordu çok şükür. Duasını etti Meryem ve ağlamadı duvarlar.  Adam kurbağa bakkalın verdiği son kurabiyeyi yedi. Yatağın üstü kırıntılarla dolmuştu. Sonra iyi geceler.
Soğuk mavi gülümsedi.
İyi uykular.
Yumdu gözlerini adam.

Dağhan Özek

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çizdiğim Kitap Kapakları